Gideceğimiz ocak, havaalanına 35-40 kilometre mesafede. Eğer yolda biryerde durmazsak yaklaşık 1.5 saatte ocağa çıkabileceğiz. Ocak yaklaşık 2200 metrede. Tahmin edebileceğiniz gibi yolları da duble yol değil.
4 çeker aracımızla, ufukta gözüken dağa doğru yola koyuluyoruz.
Hava aydınlanmadan yol çıkıp Pegasus'la yolculuk yapmışız, yolda Fikret'in yerinde durup kahvaltı yapmadan olmaz. Zaten makinamızın henüz ocağa ulaşabildiğini düşünmediğimiz için vakit problemimiz de yok. Yusuf ve Serkan Bey'ler sağolsun, buralarda nerede ne yenir konusuna tam hakimler... Kahvaltımızı yapıyor ve çayımızı içiyoruz.
Bir demlik çayı bitirdikten sonra, yol yorgunluğu falan kalmıyor. Hadi tırmanmaya devam...
İş Antalya'da dediğimde, deniz havası çalan arkadaşlar, Antalya ama bu Antalya :) Kar, çamur, soğuk, vs. Kayak merkezinde sezon kapanmış, kayacak kadar kar yok ama, hertarafı çamur yapacak kadar kar hala mevcut. Sanıyorum bu kar tüm yaz boyunca tepelerde kalmaya devam edecek. Ayrıca, aşağılara hayat veren, yolda gördüğümüz dereleri besleyen suların kaynağı bu kar.
Geldiğimizde makinalarımız, tırların üzerinde bekliyordu. Yüzlerce kilo makinayı ince bir halatla bir canavarın dişlerine bağladık. Makinanın bacağını tutan Serkan Bey'in boyu 1.93, makina boyutlarını oranlamak isterseniz diye...
|
Ocakta elektrik kablolarını taşıma yöntemi ilgimi çekti. Yolda başka alanlarda üst üste koyulmuş blokları görmüş ve sebebini merak etmiştim. Demek ki buymuş... |
Mermer ocağı sahasından bir görüntü, biz makinayı yerleştirmeden sis basmaya başladı. Ocak şartlarında dakika dakikayı tutmayabiliyor. Sabah buz gibi hava, öğleye doğru yerini ateş gibi bir sıcağa bırakıp, öğleden sonra sisli ve soğuk bir havaya dönebiliyor. Zaten bu hava iki güne beni hasta edecek... Bunu yazarken hala grip-nezle karışımı birşeyle boğuşuyorum :(
|
Mermer ocağı alanından bir görüntü. İleride görülen kademeli alan, verimsizlik sebebiyle kapatılan bir alan. |
Karşıda görülen kademeli saha, ocak sahasında verimsizlik sebebiyle terk edilen mermer alanlarından birisi. Bu ocak, mevcut sahibi satın almadan önce Hintli bir müdür tarafından işletiliyormuş. Söylentiye göre, ocak sahasında bir çok alanda arama yapan hintliler, verimli bir alan bulamadıkları için ocağı kapatmışlar.
Fakat yeni sahibi ocağı aldıktan sonra, hintlilerin bakmadıkları bir alanda kaliteli mermer bulmuş ve ocak yeniden açılmış...
Discovery'de yayınlanan gold rush gibi birşey. Bulamazsan, batarsın. Şükür ki müşterimizin müşterisi kaliteli bir mermer bulmuş ve yatırım yapıyor. Bu sayede biz de buradayız.
|
Makinamız kesim yapacağı alana kuruldu. Tel-Testere dağ kesmek üzere ilginç bir teknikle yerleştiriliyor. |
Üst resimdeki makina, devreye alma çalışması yaptığımız makina. Tel testere dağa sarılıyor ve uç uca eklenip çember şeklini aldıktan sonra, beyaz kasnağın etrafındaki yuvaya yerleştiriliyor. Beyaz kasnak dönmeye başlayınca, tel testere saniyede ortalama 50 metre hıza ulaşıp kesim yapmaya başlıyor. Ardından özel bir teknikle kesim işlemi yerine göre 15 saati bulacak şekilde devam ediyor. Her kesimden sonra tel testereden aşağı yukarı 6 metrelik bir uzunluk kesilerek çıkartılıyor ve sonunda dağın bir bölümünü boydan boya kesmiş oluyoruz...
|
Çalışma ortamından bir selfie. |
Arka planda gördüğünüz gibi, sis basmış durumda. Ocak elektrik sistemindeki bir arızadan dolayı aşağıdaki trafoyu kapattılar. Hava soğuk. Biz de yoldan geldik haliyle bir yol yorgunluğu var. Bu günlük bu kadar, Antalya'ya inip The Marmara oteline yerleşeceğiz.
Hava çoktan karardı, keçi yolu gibi bir yoldan iniyoruz, müthiş bir sis var ve görüş mesafesi kaç metre onu bile kestiremiyorum. 4 çeker aracımızla, 2-3 metre önümüzü zor görerek hoplaya zıplaya iniyoruz. Sağımızda bir uçurum fark edip hafifçe sola doğru direksiyonu kırıyoruz. (Biraz dram yapalım). Fotoğraf çekemeyecek kadar yorgunum...
Biraz aşağıya indikten sonra, sis geride kalıyor ve yolumuz açılıyor ve hızla otele doğru gidiyoruz.
|
Uzun ve yorucu bir günün ardından, rahat bir gece geçireceğiz... |
Dağdan indik, artık dinlenme vakti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder